Posts

Showing posts from February 3, 2019
Sahip olmadıklarını ister insan. O çok beğendiği aklının kaldığı kırmızı pabucu mesela. Yeni ve son çıkan cep telefonunu. Play station oyununu. Yeşil kanapeyi yada çamaşır makinesini. O çok arzuladığı adamı, onunla sevişmeyi, konuşmayı, seyahati. Koklamaya kıyamadığı kadını, öpmeye doyamadığı bebeği. Mor çantayı, sarı yeleği, şu çok pahalı gözlüğü, antrasit rengi çorabı, düğmeli uzun eteği, kravatı, o mağazadaki takım elbiseyi, Levis 501 i,üstü açık spor arabayı, koyu kırmızı o ruju, makosen ayakkabıları, şu şık klübü, Beşiktaş üyeliğini, Fenerbahçe galibiyetini, Galatasaray formasını, kaslarını şişirmeyi, köpeğini genç kızların sevmesini, egzotik bir ülkede tatili, karavanla seyahat etmeyi, müzelerde fotoğraf çektirmeyi, yurt dışında yaşamayı, hayalindeki kadınla uyumayı, ,sevdalara karşılıklı koşmayı, o dağa tırmanmayı, bu denizde yüzmeyi ,... Bilmediği ne varsa ona özenir, onu arzular, onu bekler insan.  Hayallerinizden sakın vazgeçmeyin. 
Gün Doğumu  Gecenin gündüzüne ve güneşine kavuşması muazzam bir şölene dönüşür. Karanlıktır önce, sonra Yavaş yavaş aydınlık gelmeye başlar. O sırada kuşlar uyanmışlar ve danslarına başlamışlardır. Geniş bir bölgede tek vücut olmuşçasına sağdan sola,aşağıdan yukarıya ahenkli, keyifli ve hızlı gökyüzünü renklendirmeye çalışırlar.  Garip bir kızıllık olur bu esnada, kızılın, kırmızının her tonu belirir gökyüzünde. Çok cömerttir doğa, renklere boyar gökyüzünü bir ressamın tuvalinde yarattığı türden bir coşkudur bu.Kargalar ve martılar, kırlangıçlar kadar profesyonel bir dans gösterisi sunmasalar bile, onlarda ortak olurlar törene, kuvvetli çığlıklar atarlar var güçleriyle. Renkler daha da kırmızı ve koyudur artık, çok cömerttir doğa. Sonra, sadece bir an sonra. .kırmızılar yok olmaya başlar, sakinleşir tüm kuşlar, aydınlık başlamıştır iyice, beklenen geliyordur derinden. Önce gözleri, sonra burcu, ağzı, çenesi ve başında tacıyla bir kral edası ve ihtişamıyla görünür Güneş ufuktan ve ta
Hiç vicdansız olmadım hayatta. Her zaman kocamandı kalbim. Bazen yardım edemediğimde sabaha kadar uyumadığım çokçadır. Bir hayvana,yolda gördüğüm bir çocuğa, çiçek satan yaşlı kadına, arkadaşıma, dostuma, koşamadığımda içimde dinmeyen bir acı olur.Yetememenin verdiği acı tarifi imkansız boyuttadır.  Bense acım olduğunda, açsam ,uykusuzsam; sorunumu paylaşmayı sevmem. Sürünerekte olsa kendim halletmeye çalışırım. Bazılarında annem,yada 25 senelik o adam olur ama çoğunda sadece ben.Hallederim ve bunun verdiği güç tarif edilemez. Hatta düşünürüm zoru mu seviyorum diye, cevabım evet olur.Son aylarda kolay istiyorum artık o başka tabii. İşin,paranın, aşkın kolayını.  Dedim ya sorunumu anlatmayı sevmem diye.Çocukkende böyleydim. Annemle babam anlasınlar isterdim. Talepkâr olmadım, olamam. İsterdim ki yüzümden anlasınlar kaleme ihtiyacım olduğunu,kalem kutumun bozulduğunu,silgimin ufaldığını ,yakamın krem rengine döndüğünü, ayakkabımın eskidiğini, mendilimin kirlendiğini, önlüğümün yıprand