Yanında pazar çantası, elinde uzun saplı cam temizleyiciye benzer bir alet vardı.Siyah bir Mont giymiş, başına bir bere takmıştı. Ufak tefekti. Yaklaştıkça eğik olduğu görülüyordu. Boynu az kıpırdıyordu.Başını kaldırıp bakmakta zorlandığı belliydi. Epeyce bir yaşı vardı.Yanına vardığımda gördüm ki iki büklümde.Elindeki sopayla yerleri temizliyordu. Kedilerin kağıtları yenilenmiş, su kapları değişmişti.Mamalar yerlerini almışlardı. Kediler ciddi ve meraklı gözlerle onu izliyorlardı rahatsız etmeden. Yüzünde, zeki,mağrur, ciddi bir ifade vardı.Yaşanmışlıkları yüzünün kıvrımları arasındaydı. Belli ki eski İstanbul hanımefendisiydi. Geç saatte, o halde kediler için sokaktaydı. 
İnsanın hafızası kullanmadığı bilgiyi unutur ve görünce yeniden hatırlar. Onu tanıyordum. Harbiye Askeri Müzedeki Kedileri besleyen hanımefendi idi o.Yaşıyordu. Yıllar yıllar önce bir gecede görmüştüm, kedileri beslerken
S U kaplarını değiştiriyordu. Çok şaşırmıştım. Çünkü ben askerlerin yaptığını sanıyordum bunu.
Yaşıyor dedim kendi kendime yaşıyor. Ağlamakla mutluluk arasında bir yerde, yüzümde hüzün, gözlerim dolu dolu ayrıldım ondan. Bir damla yaş aktı.İyi insan, ah iyi işte. Sonra söylendim kendi kendime. 
Ayrıldım ama...saat 02.04..3saat olmuş.
Aklım hala onda.Evine gidebilmiş midir acaba?
İyi geceler 

Comments

Cerazza said…
güzel bir yayın olmuş tebrik ederim.

Popular posts from this blog

Yara