İSTANBUL

İstanbul. .Yok şu andaki İstanbul değil. Zaten bu İstanbul değil. 
Gelin gidelim..
Çocukken İstanbul 'a aşıktım tıpkı tiyatroya, aşka, erkeklere,kedilere, köpeklere  ve diğer tüm sanat dallarına aşık olduğum gibi.
Karaköy, Eminönü, Sirkeci, vapurlar. İstanbul matruşka gibiydi. İçinden sürekli büyüleyici bir diğeri çıkardı. 
Tepebaşı Palas diye görkemli bir otel vardı. Biz orada kalırdık her onbeş tatilde, sömestride. Vapur Sirkeciye yaklaştığında çok heyecanlanırdım.İstanbul camileri, topkapı Sarayı, ileride görülen Galata Kulesi ile karşılardı bizleri.
Hemen otele giderdik annem ve babamla. Babam Vodina 'da bir derebeyinin oğlu,mübadele ile geliyorlar. Topraklarına karşılık  (tam karşılık mı bilinmez )toprak veriliyor. Bazıları İstanbul'da, bazıları ise Erdek'te .Annem Çanakkale 'li ama Erdek'te büyümüş bir boya ustasının kızı. Çocukken Erdek 'e gelmişler. Sonra bu başka bir hikaye. 
Ne diyordum doğru otele. Hemen giyinip ve elini Beyoğlu ve tiyatrolar. Ne kadar çok bilet alırsak o kadar iyi çünkü. 
Hadi Çaman, Nisa Serezli Tolga Aşkıner, Altan Erbulak, Zeki Alasya Metin Akpınar, Ali Poyrazoğlu ve tabii ki Şehir Tiyatroları. Ahhh o kadar ustayı izlemek ne olağanüstü bir deneyim ve hatıra anlatamam.
Tevfik Gelembe, Cilalı İbo Feridun Karakaya, daha kimler kimler. 
Tatlı çok severdim. O yüzden profiterol ve badem ezmesini iyi yapan yerlere götürürdü babam. İnci , Kadıköy'de bir yer, Karaköy alt geçit 
Ve finiküler. Bazen arka sokaklarda değişik insanlar götürdüm. İlginç gelirdi. Müzeler, Dolmabahçe Sarayı. ..
Vapurlar yine vapurlar. Olmazsa olmazım .
Yer yine Kadıköy. Ve meyhane. Küçüğüm daha ama babamın arkadaşının meyhanesi var. Postanenin sırasında. Uğramadan olmaz. Ne keyif dolu anlar. Anason kokusu burnumda. 
İlk fimim Süreyya sinemasında. E.T;)Bol gözyaşı. Bol trajedi ve yeni bir aşk: Sinema.Tabii ki Moda. Fenerbahçe Klubü. Feneryolu. ..
Hangi birini anlatayım 
Galata kulesini görmek istiyorum. En tepeye çıkmalıyım. Merdivenler çok dar diye gelemiyor annem. Ben kiloma, babam yaşına rağmen başlıyoruz tırmanmaya. Ve müthiş bir restaurant ile olağanüstü manzaraya Merhaba diyoruz. Geçen yıllarda Bozcaada "da kaleye tırnanırken yaşadığım duygunun nedenini şimdi anladım .Tanıdık gelmişti. 
Hiç unutmuyorum Nisa Serezli nin Tatlı Kaçığını; Tevhik Gelembe "yi,Şemsi İnkaya'yı
O ruhu hiç unutmuyorum. 
Şimdi ise gri binalar arasına sıkıştı şehir. Ağzı olsa bağırsa.Dese ki ne hakkınız var bana bunu yapmaya. Siz yokken ben buradaydım. Siz gideceksiniz. Ben yine burada olacağım.
Yeter artık. Boğdunuz. 
Şehirlerin bir ruhu var. Onlar bize ait değil. Ve bir siluet var. 
Umarım şehir birgün yine 
İSTANBUL 
olur..





Comments

Popular posts from this blog

Yara