Uzun boylu, kahverengi kısa saçlı, ince yapılı bir kadındı. Üzerinde Jean elbise, sırt çantası, bir spor çanta, mavi spor ayakkabıları vardı. Yüzünde bir gülümseme ile son anda bindi trene. Kompartmanı buldu. Uzun bir geziyi bu ,on günlük. O yüzden tek kişilik bu küçük odayı almıştı. Yerleşti.Trende bir tur attı ve istasyona gelene kadar yazmak istedi. Yazardı. Aşk romanları ve dergide gezi yazıları yazıyordu. Bir sonraki istasyonda indi. Fotoğraf çekti. 15 dakika içinde şöyle bir baktı çevresine, notlar aldı, yine girdi kompartmana. Yeni istasyona kadar biraz uyukladı. Sabah çok erken kalkmıştı. Yeni istasyonda yine indi, çevreyi inceledi, biraz sohbet etti insanlarla. Çocuklu bir aile ile tanıştı. Üç küçük çocuğu olan bu aile ile birlikte oturdu trene bindiğinde, çocuklarla oynadı biraz. Kompartmanına geri dönmeden önce çalışanlar ile tanıştı. Dışa dönük bir yapısı vardı. Kompartmana geri döndü. Diğer istasyonda yine indi, binerken önünden başında şapka, Jean pantolon, haki renkli bir gömlek olan bir adam bindi. Düzgün vücutlu bu adam dikkatinden kaçmadı ama çokta önemsemedi. Restaurant bölümüne yönelik bir kahve aldı. Kompartmanına geri döndü. Dergide çıkan son yazısına göz attı. Birkaç telefon görüşmesi yaptı, duşa girdi, akşam olmak üzereydi. Yemek için hazırlandı. Restauranta gitti. Ailenin yanına oturdu, çocuklar kapıda gördüklerinde el sallayarak onu çağırmışlardı. Yemeğin sonuna doğru, istasyonda gördüğü o karizmatik ve yakışıklı adam yanlarındaki masaya gelip oturdu.Şapkasını çıkarmış, uzun saçlarını ensesinde toplamıştı.  Gözlerini onların masasına oynatmadan başıyla selam verdi. Menüye bakıp, sipariş verdi. Ve kalkıp gitti. Tuhaf ve soğuktu. Sabah ilk duraklarına ulaşacaklardı. Herkes Kompartmanına çekildi. Uzun bir gün bekliyordu onları. 
Sabah erkenden kalktı. Bir başka elbise giydi. Büyük bir şapka taktı. Tur rehberinin yanında yerini aldı. Rehber ilk gezecekleri kiliseye doğru yöneldi. O da oradaydı. Çocuklar onu gördüler, koşup sarılıp annelerinin yanına döndüler. Antik bir kente gidip çevredeki bir cafe,restaurant da yemek yediler. Kalabalık bir turdu ve çoğuyla tanışmıştı. Enerjisi yüksek bir kadındı ve bu çevresinde farkedilirdi. Sadece o adam, o çok ciddi, mesafeli, donuktu. Hiç kimse ile konuşmamıştı. Saygılı ama mesafeliydi. 
4 gün böyle devam etti, iniyor, geziyor,akşam notlar alıyor, yemek yiyor, uyuyor, çocuklarla oynuyordu.Beşinci günün gecesinde bir şehirde kaldılar. Şehrin gecesi muazzamdı. Keşfettiler, akşam bir bara gittiler. Çocuklu aile erken ayrıldı. O kendisine bir kokteyl söyledi ve müzik dinleyip dans etmeye başladı, durduğu yerde. Bu sırada o adam girdi içeriye, bara yaklaştı, bir viski söyledi. Yudumlamaya başladı. Kimseye bakmıyordu. Bir ara onun bulunduğu yöne bakıp başıyla selam verdi. Kokteyli bitmişti kalktı ve kapıya yöneldi .Adam yolda ona yetişti ve "Geç oldu. Ben de trene gidiyorum. Yalnız yürümeyin dedi "Teşekkür etti Caroline. Elini uzattı. "Merhaba. Ben Caroline, Carol. ""Adam"Yol boyunca tüm konuştukları bunlardan ibaretti. Yanyana kompartmanlarda kaldıklarını gördüler. İyi geceler deyip ayrıldılar. 
Sabah kahvaltıda yan yana masalarda sadece günaydın dediler birbirlerine. Başladı tur rehberinin önderliğinde. İki saat boş zaman vardı, serbest zaman, o sırada Carol şehrin en yüksek tepesine çıkacağını söyledi çocuklu aileye, Adam ona eşlik edebileceğini ve hedefinin o tepe olduğunu söyledi. 
Yürümeye başladılar.Yarım saat yürüdüler. Onları harikulade bir manzara karşıladı.Fotoğraf çektiler. Adam Carol 'ın makinesiyle onun birkaç fotoğrafını çekti. Biraz oturup manzarayı izlediler. İnerken, Carol'ın ayağı kaydı, düşerken Adam tuttu onu, ve belinden kavradı. O anda birşey oldu, içlerinde bir sıcaklık hissettiler aynı anda. Gözgöze ve dudak dudağa kaldılar öylece. Öpüşmeden. Sonra gülümseyerek yola devam ettiler. Aşağıya indiklerinde grup toplanmıştı.Birlikte trene doğru yola çıktılar. Akşam yemeğinde görüşme umudu vardı içlerinde, bunu dile getirmeden vedalaşıp ayrıldılar. Akşam Carol yine çocuklu ailenin yanındaydı. Adam gelip birkaç masa ötelerine oturdu. Carol',ın gözlerindeki ışıltı 12 yaşındaki en büyük çocuğun gözlerinden kaçmadı. "Carol aşık mı oldun "diye soruverdi. Anne müdahale etti, gülümseyerek. "Hey, Jen"Kıpkırmızı oldu Carol, gülmekle ağlamak arasında kaldı. Akşam yemeği bitti ve herkes yatmaya gitti. Sabah yine başladılar bir başka şehri gezmeye. Carol yazılarını gün gün yayınlanması için gönderiyordu. Gezinin altıncı günü olmuştu. Adam, Carol'a yakın yürüyor ama sohbet etmiyordu. Sıkıntısı var gibiydi ve sessizdi. Carol, konuya girmeden ona yakın yürüdü. Bir dükkanda karşılaştılar. Carol,bir elbise denedi, Adam fikir verdi.Birlikte serbest zamanda göle gittiler, bir müze gezdiler. O gece Adam yemeğe gelmedi. Sabah günaydınlardan sonra yine başladı tur. Akşam şehirde kalınacaktı. Carol, tiyatroya gitmek istiyordu. Adam 'a gelmek ister misin diye sordu ve akşam iÇin bir müzikale bilet aldılar. 
Akşam topuklu ayakkabı, şık ,abiye elbisesi, hafif makyajı ile hazırdı Carol. Adam siyah bir pantolon  siyah ayakkabı, koyu mavi ceket, aynı tonlarda gömlek  giymiş, koyu mavi kravat takmıştı. Hazırdılar. Müzikal öncesi Yemek yediler, müzikale gittiler. Harika bir şölendi adeta oyun, Carol heyecanla anlatmaya başladı. Dekor nasıldı, ya oyunculuk, müzikler. Gülümseyerek dinliyordu Adam. Bir barınma önünden geçerken, içeri girip bir kadeh birşey içmek istediler. Sonra kalkıp trene yöneldiler.Kompartmanın kapısında, Carol Adam 'I içeri davet etti. "Gelmek ister misin? "Başıyla olur işareti yaptı Adam ve içeri girdi. Kahve diye sordu Carol. Hayır, teşekkür ederim diye karşılık verdi Adam. Yanyana oturdular, bir anda öpüşmeye başladılar. Biraz boynuna indi Carol. Biraz sevişme girişimi ile beş dakika birbirleriyle oynadılar, birden itti Adam ve fırladı ayağa. Yapamam, Özür dilerim. İyi geceler. Kapıyı açtı ve çıktı. Şaşkındı Carol, soyundu Ve yattı. 
Sabah tur başladı, Carol rehberin yanındaydı, Adam'la konuşmadılar gün boyu. Akşam kimse konuşmadı, uyudular. Sabah bir gece kalacakları bir şehir vardı yine. Bu kez Adam yakındı Carol'a ,Günaydın dedi. Gülümsedi Carol, Günaydın diye karşılık verdi. Özür dilerim dedi Adam, ben de dedi Carol. Bu gece konsere gidelim mi burada? Soruyu soran Adam'dı. Olur dedi Carol. Ben hallederim dedi Adam ve serbest zamanda kaybolup iki biletle geri döndü.Çok iyi bir jazz grubuna bilet almıştı. Konser öncesi ikili yine çok şıktı. Birlikte konseri izlediler ve sonrasında kahve içmeye gittiler. Önce Carol, o gece için özür dilerim diye girdi konuya. Ben de dedi Adam. Çok hoş bir kadınsın. Fakat. ..Sustu. Kahvesinden bi r yudum aldı. Devam etti "Geçen sene eşimi ve kızımı kaybettim, bir kazada, arabayı ben kullanacaktım, ancak işlerim vardı, onlarla gidemedim. Kızım 12 yaşındaydı. Sustu. Boğazında sesinde kısılma oldu .Carol elini tuttu. O da konuşamadı. Bu senin hatam değil, dedi sadece. Bilmiyorum ki ,Adam hatalı olduğunu düşünüyodu. Henüz çok erken, birini hayatıma alamam. Anlıyorum, dedi Carol. Trene doğru yürümeye başladılar. Adam Carol,'I Kompartmanına davet etti, benimle uyur musun? Carol, saçlarını okşayarak uyuttu Adam'I. Gezinin son gününe birlikte kahvaltı ederek başladılar.Gün boyu ayrılmadılar birbirlerinden. Akşam da birlikte yemek yediler. Son durağa yine birlikte uyuyarak vardılar. Seyahat bitmişti. Ama son değildi bu ikisi için. Bir başlangıçtı. Vedalaşmak için sarıldıklarında biliyorlardı. 
Hayat onlar için yeniden başlıyordu. 






Comments

Popular posts from this blog

Yara